Muhtemelen hepiniz teknoloji firmaları ve medya tarafından yapay zekâ (Artificial Intelligence, veya kısaltması AI) kavramının ortaya atıldığına tanık olmuşsunuzdur. Çoğu şirket bu kavramı piyasaya sürdükleri ürüne dair kullanıcılarda bir heyecan yaratmak için ya da teknoloji bazında kendilerinin de varılabilecek son noktayı takip ettikleri vurgusunu yapmak için kullanır.
Peki AI tam olarak nedir? Neleri kapsamına alır ve gelecek jenerasyonların gelişimine nasıl bir katkı sağlaması beklenebilir?
Yapay Zekâ Nedir?
En basit şekilde anlatmak gerekirse, AI teknikleri bilgisayarlara, kendisinden beklenen işlemi, kullandığı verileri bağlamsal bir kaygı ile tarama algoritmalarından geçirerek, istenin veriyi sağlamasını, analizler sunmasını veya bulduğu bilgilerden bir çıkarım yapmasını öğretir.
Buna verilebilecek en genel örnek olarak, şirketlerin sıklıkla müşteri hizmetlerinde kullanıcılarının şikayet ve sorunlarını dinlemek ve kayıt altında tutmak için kullandığı chatbot’larını (sohbet robotu) gösterebiliriz.
Nasıl Çalışır?
AI yaratıldığı anda aslında henüz sadece gelişim süreci başlamıştı demek yanlış olmaz. Tıpkı insan beyninde olduğu gibi, yapay zekâ da performansını artırmak adına zamanla öğrenebilir ve belli durumlara uyum sağlayabilir. Yapay zekâ, verileri ve bilgileri sürekli bir şekilde süzgecinden geçirerek depolar ve gelecekte daha iyi geri dönüşler sağlamak veya kararlar almak adına işlemlere tabi tutar.
Aslına bakarsanız, yapay zekâyı Intel’in tanımına göre, dört katmandan oluşan çok daha karmaşık bir öğrenme sürecinin en dış katmanı olarak görebiliriz. Yapay zekânın hemen altında insanın herhangi bir müdahalesi olmadan söz konusu makinenin belli talimatları yerine getirmesini sağlayan Machine Learning (makine öğrenimi veya otomatik öğrenme) adlı bir sanal mekanik vardır.
Üçüncü katman ise, yapay zekânın sahip olduğu dev veritabanlarındaki görüntüleri, sesli veya yazılı dilleri doğru bir şekilde tarayarak gerekli bilgiyi kullanıma hazır hale getirdiği Deep Learning (Derin Öğrenme) sürecinden oluşuyor.
Neural Network (Nöral Ağ) adlı dördüncü ve son katman ise, yapay zekânın kapasitesini tanımlamasıyla birlikte henüz görmediğimiz noktalara ulaşabilme potansiyelini barındıran katman olarak nitelenebilir. İnsan beyni, tüm vücut fonksiyonları ve sayısız karmaşık işlemi gerçekleştirmesine olanak tanıyan 100 milyardan fazla nörona sahiptir. Şu tarihe kadarki en kompleks Nöral Ağ ise insan beynindeki nöronları taklit eden bir milyar düğüm devresine erişebilmiştir. Yani anlayacağınız, AI üreticilerinin insan beynini birebir taklit edebilmek için katetmesi gereken çok yol var.
Yapay Zekâ Uygulamaları
Daha önce de bahsettiğimiz gibi, yapay zekânın kullanıcıyla buluştuğu en yaygın alan, müşteri hizmetlerinde kullanılan chatbot’larıydı. Buna daha somut bir örnek olarak, belli başlı sorulara cevap verebilen, takvim planlaması yapabilen, başka uygulama ve hatta cihazları kontrol etme kabiliyetine sahip Amazon’un Alexa’sını veya Apple’ın Siri’sini gösterebiliriz.
AI gelişim sürecinin bulunduğu noktaya bakacak olursak, birçok endüstrinin bu teknolojiyi tüm olanaklarıyla kullanması henüz mümkün görünmüyor. Ama gelecek birkaç yıl içerisinde yapay zekânın büyük katkılar yaratabileceği bazı iş alanları mevcut.
Satış ve Bireye Yönelik Reklamcılık
AI, websitelerin her bir müşterisine ayrı ürün reklamları sunmasına olanak tanımakta. Ayrıca kullanıcıların, tıpkı gerçek bir satış görevlisiyle iletişim kuruyormuşcasına günlük konuşma dilini kullanarak veya resimler göstererek aradıkları ürünleri bulmaları mümkün.
Yapılan araştırmalara göre perakende satış işiyle uğraşan şirketlerin yüzde 54’ü yapay zekâyı ya hali hazırda çalışma sistemlerine entegre etmiş ya da etmeyi planlamakta. Dahası, katılımcıların yüzde 18’i bireye yönelik ürün önerisi sistemini de kullanıyor. Stratejik danışmanlık şirketi Accenture, bu yollarla, toptan ve perakende satış firmalarının 2035 yılına kadar gelirlerini %59 artıracağı öngörüsünde bulunarak, AI entegrasyonunun bu alanda ne denli önemli olduğu vurgusunu yapıyor.
Taşıma ve Ulaşım
AI’ın taşıma ve ulaşım alanlarına da katkısı büyük. Yapay zekânın dev veri dizinlerini tanımlayıp edindiği yeni bilgiler üzerinden kendi içgörülerini sunmasıyla tedarik zinciri ve lojistik alanların kullandığı geleneksel öngörü ve analiz sistemlerinden çok daha verimli fonksiyonları kullanmak mümkün.
Tesla’yı ele aldığımız vakit, kendi kendini sürebilen ve öngörülerde bulunabilen araçlarla karşı karşıya kalıyoruz. Eğer bu teknoloji büyük kitlelere yayılırsa gelecekte otoyolların hem sürücüler, hem yolcular, hem de yayalar için daha güvenli bir hale gelmesi işten bile değil.
Ödeme ve Finans Sistemleri
Günümüzde bankalar AI sistemlerini müşterilerinin kimliklerini güvende tutmak ve dijital etkileşimleri derinleştirmek için kullanırken, bazı alanlarda geçmişte insanların yer aldığı pozisyonların yerini doldurmak için bile kullanıyor. Bu alanlar henüz erken safhalarda da olsa, kullanıcıların dijital kimliklerini koruma amacıyla kullanım uzun süredir yerine oturmuş bir olay.
Bankalar bu sistemleri aynı zamanda ofis bünyelerinde çalışanlarına yardımcı olabilmek adına üç temel alanda da kullanmakta: müşteri hizmetleri çalışanlarına asistanlık, vezne işlemlerinde otomasyon ve karşılaşılabilecek sorunlara dair öngörü.
Son olarak çevrim içi ve çevrim dışı ödemelerde dolandırıcılığı ve para aklama girişimlerini önlemek veya tespit etmek amacıyla birçok banka AI kullanımını sistemlerine entegre etmiş bulunuyor.
Yapay Zekânın Geleceği
Yukarıda bahsettiğimiz kullanımlar şu an için erişimimiz dahilinde. Ama birçok araştırmacı ve teknoloji endüstrisinde sözü geçen insanın, AI teknolojisinin varabileceği yerler hakkında çok daha tutkulu öngörüleri var.
Oxford Üniversitesi’nde bilgisayar bilimleri profesörü olan Shimon Whiteson, uzak bir gelecekte insan ve makine evlilikleri sonucunda hepimizin eninde sonunda yarı insan yarı makine canlılara dönüşeceğimizi düşünüyor.
Oregon Eyalet Üniversitesi’nde araştırma yöneticisi olan Thomas Dietterich ise yapay zekânın, örnek olarak yaşlı ve engelli insanların yürüyebilmesini sağlayacak sistemler vasıtasıyla bizleri süper insanlara dönüştürebileceğini ifade ediyor.
Diğer yandan California Berkeley Üniversitesi’nden bilgisayar bilimci Stuart Russel, dünyanın en büyük problemi olan iklim değişikliği sorununu çözmede yapay zekânın büyük rol oynayacağını düşünüyor.
Elbette ki bunlar henüz tahmin ve öngörülerden ibaret. Gelecekte AI teknolojisi hayatımızın işleyişini tamamıyla değiştirecek mi yoksa şu an kullandığımız alanlarla mı sınırlı kalacak sorusu hâlâ bir soru işareti. Ama bugün kullandığımız birçok teknolojinin de geçmişte birer hayal ürünü olduğunu unutmamak, ufkumuzu geniş tutabilmek açısından önemli.
İleri Okuma Kaynağı:
https://www.businessinsider.com/intelligence/ai-101
Bahattin ÖZTOPRAK
Çalışmalarınızı, haberlerinizi heyecanla bekliyor, başarılar diliyorum.